Murakami Nobel edebiyat ödülünü neden almalı?
Neyse gelelim asıl meseleye. Murakami bu ödülü neden almalı, öncelikle bir kez daha söylemeliyim ki Murakami bu ödülü alamasa bile çok büyük bir yazar olduğu gerçeği asla değişmeyecek, tıpkı şampiyonluk yüzüğü olmayan Steve Nash'in çok büyük bir basketbolcu olduğunu değiştirmediği gibi.
Nobel ödülünün verilme nedenlerinin makul olduğu yıllarda ki bu 2010lu yıllara kadar böyleydi kıstaslar belliydi, yeni bir soluk, evrensel bir dokunuş ve çalışkanlık.
Murakami'nin yazar olma hikayesi biraz insanlara sönük ve bu işin alaylısı gibi geliyor. Kendisi de aslında bunu doğruluyor anlatırken, bir beyzbol maçında karar verdim ve yazmaya başladım diyor. Daha öncesinde de kendisi bir jazz kulübü işletiyor. Yani aslında bir işletmeci. Ve bu adamın böyle bir temelden yükselmesini bence insanlar yeterli bulmuyor onun yazar olarak anılması için. O bir yazardan çok bir bestsellerci çoğu kişiye göre. Yani asla suya sabuna dokunmadan ve çok okunmak için yazan birisi olarak görülüyor. Bu çok büyük bir önyargı ve dolayısıyla büyük bir haksızlık.
Murakami, benim edebiyat süzgecimde insan tahlillerinde en başarılı yazarlardan birisi. Karakterlerini inşa ederken en küçük detaylarına kadar romanlarına yer veren, sizin hayal gücünüze o karakteri resmeden bir tarza sahip. Bu onu başlı başına özel bir yetenek haline getiriyor. Bu her yazarın yaptığı bir şey değil mesela kahvesini yaparken plakta çalan şarkıdan bahsetmesi, bize hem anı yaşatırken hem de onun ne tür bir karaktere sahip ve hangi ruh halinde olduğunu anlatan sekanslara çok önem veriyor. Ve karakterlerle böylelikle çok daha fazla iç içe girebiliyoruz. Onları yaşayabiliyoruz. Yani detaylarda bizi boğmadan detaylara bu kadar yer verebilmesi, işte tam olarak bu onu Murakami yapan şey. Tabii bu sadece tek bir unsur, bir başka unsur ise sürrealist bir yazar olması. Şöyle bir baktığımızda Breton, Rimbaud vs gibi yazarlardan beri gerçeküstücülüğün temsilcisi olmayı başarabilen,onunla anılan kaç yazar olmuştur? Belki bir Kobo Abe'den bahsedebiiriz. Murakami kesinlikle sürrealizme yeni bir soluk getirmiştir. Sürrealizm felsefe dilinde nasıl açıklanır ; Sürrealizm, formların daha önce ihmal edilmiş çağrışımlarının üstün gerçekliğine olan inanca, rüyanın gücüne, tarafsız düşünce oyunlarına dayanır. Diğer psişik mekanizmaları yok etmeye ve yaşamın bütün temel problemlerini çözmek için onların yerine geçmeye meyillidir.”
İşte Murakami'yi eksiksiz tarif eden bir tanım, özellikle rüyanın gücüne kısmının altını çizmek gerek. Onun anlattığı mekan ve zaman olgusu bizi hem günümüzde hem de bir retrospektif yolculuğun en ön koltuğundan cam kenarı biletli yolcu gibi hissettiriyor. Bu da dünya edebiyatına sunduğu yeni bir soluktan farksız.
Tüm dünyada okunuyor olması evrensel bir dil ve hitap sahibi olduğunun da göstergesi. Rakamlarla konuşmayı çok sevmiyorum ama dünyada ve ülkemizde en çok okunan yazarlardan biri. Üstelik bu ilgi onu bir medya maymunu yapmıyor, aksine mütevazı yaşamından asla taviz vermiyor.
Bir başka eleştiri ise politik olmaması ama bu eleştiri gerçekten en saçma olanı, böyle bir zorunluluğu yok yaşadığı topluma karşı. Gene de 1Q84 romanının politik bir tarafı da var. Dünyada sadece bizim ülkemizde değil her yerde kurulan tarikatlar ve bunların istismar ettiği hayatlar yazarın ilgisini çekmiş olmalı ki kurgusunda bu konuya yer vererek kitabın ana karakteri olan Aomame'ye tarikat liderini öldürtür. Tıpkı Raskolnikov'un cinayeti gibi daha çok içimizi soğutan bir durumdur bu.
Son olarak ise çalışkanlık konusuna geldiğimizde elimiz epey güçlü. Zira Murakami gerçek anlamda arı gibi çalışan bir yazar. Bazı yazarlar çok kitap çıkartmayı maharet sayarlar ama burada asıl önemli olan niteliktir. Murakami'nin romanlarında edebi olarak olmasa da felsefi olarak bir nitelik her zaman var. Metaforlar en iyi dostudur ki Zemberekkuşu'nun güncesindeki kuyu metaforu gerçekten olağanüstüdür.
Son dönemde yükselen asya sinemasına da Barn Burning öyküsüyle ilham olarak muhteşem bir film olan Burning filmini katmıştır. Bunun dışında İmkansızın Şarkısı romanı da film olmuştur.
Velhasıl kelam dünya edebiyatına, insanlara ve sinemaya bu kadar etki eden, etki alanı bu kadar geniş olan, bu kadar yetenekli ve çalışkan birine bu ödülü vermemek, hak görmemek büyük haksızlıktır.
Yazının başında söylediğim şeyi tekrar söylemek isterim ki Nobel Edebiyat ödülünü almak Murakami'yi ne eksiltir ne yüceltir. Bu yazı neden almaması gerektiğini yazanlara karşı neden alması gerektiğini anlatmak için yazılmıştır. Okuduğunuz için teşekkürler.
Comments
Post a Comment