Lillipütyen


 Bugün yepyeni bir şairle tanıştım. Ruhumu çorap çekmecesi gibi didik didik edişi, trabzanlarımdan yukarı, en uç noktama çıkıp elindeki kağıttan bir manifesto okuyuşu, daha önce sadece aşina olduğum kelimelerin anlamlarında yeni yüzeyler keşfedip üzerinde yürümeyi öğrenen bir bebek gibi yürüyüşüm, yepyeni bir ufuk, taptaze bir evren ve bu evrenin içinde daha önce hiç görmediğim bir ufuk çizgisi keşfettim. 

Şair şiirlerinde asla tekrara düşmemiş, adeta bir labirentin içinde kalemini kaldırmadan çıkış noktasına doğru çizmiş doğrusunu. İsimleri metafora çevirmeyi çok severim ben yazdıklarımda. Şair burada da sık sık kullanmış bunu. Galileo, Camus, Platon vs bir sürü isme gidiyorsunuz bu düzlemde. 

Adına gelirsek de Lillipütyen'i ilk kez duydum. Kelime anlamını merak ettiğimde ise Lillipütyen varsanısı diye bir şey olduğunu öğrendim. Nesnelerin küçülmüş boyutlarda görüldüğü sahte algı demekmiş. Şairin şiirlerinin etkisi altında kalıp bu tanımı açıklamak gerekirse evrende ufacık görünmemiz aslında gerçekten bir lillipütyen varsanısı. Aslında birbirimizin dünyaları ne kadar büyük ve ne kadar da anlamlı, birbirimizi etkilediğimiz dünyalarımız ne kadar ihtişamlı. Kendimizi evrende bir kum tanesi gibi görmek ne büyük bir budalalık. 

Şiirler kadar başlıkları da başlı başına bir mısra gibi bazen, kendi içinde başka bir anlamı olan, şiiriyle bir bağ kuramayacağını düşündüğünüz an sizi gelip yakalayan rafine bir zevkle seçilmiş başlıklar. Şiirde başlık en az anlam kadar önemli olduğu için bu yönden de çok beğendiğimi söylemeliyim.

Bu şiir kitabı bir antropoloğun, bir toplumbilimcinin ders kitabı gibi. Bambaşka perspektiflere, zengin bir sözcük hazinesine sahip, bulunmayı bekleyen bir yitik bir uygarlık gibi. 

Dilerim şair bize yepyeni kapılar açacak, yepyeni ufuk çizgileri gösterecek şiirlerini yazmaya devam eder. 

Comments

Popular Posts