İnside
Öğle vakti gök kubbe griye boyanmak üzere. Güneş panjurlu bir pencereden odaya dolar gibi yansıyor yeryüzüne, Aşiyan'a senin mezarına.
Yer yer üşüyor, yer yer kemiklerim ısınıyor. Yeni bir şarkı öğrendim onun sözlerini mırıldanıyorum önce. Sanki diyorum, sanki bize yazılmış gibi aşkım. Hemen arkasından son okuduğum Milan Kundera kitabından aklıma kazıdığım birkaç cümleyi iliştiriyorum peşine kuyruklu yıldız gibi.Karnıma ağrılar girmeye başlıyor, gün geçtikçe flulaşan anıların soğukluğu mideme dokunuyor. Kalkıyorum yanından toprağına son bir kez el sürdükten sonra, saçlarının arasından parmaklarımı geçiriyormuş gibi mezarının üzerini kaplayan çiçekleri saçlarınmış gibi tarıyorum parmaklarımla.
Koşmak istiyorum, kalbim durana kadar koşmak. Bir anda yere yığılmak,
Bir resme bakıp bağ evi olmayı düşlüyorum
Bahçesinde bögürtlenler
Ölüme yüz tutmuş dudakların kadar mor
Teninin kokusu gibi mayhoş.
Uçurum kenarına açan çiçeklerin neden daha güzel olduğunu daha iyi anlıyorum.
Keşke diyorum bunu anlamak için birimizden birimiz ölmeseydik, ölmeseydik de keşke birlikte öğrenebilseydik.
Comments
Post a Comment