Back to Black
Hafif yağmurda 40T'ye bindim. İstikamet Emirgan korusuydu toprağın kokusuna, doğanın şefkatine ihtiyacım vardı. Rüzgara söylendim tüm yağmuru yüzüme vuruyordu hava ucundan ısırılmış elma gibi çürürcesine kararıyordu. Denizin rengi ülkedeki tüm pislikleri taşa yatırmışlarda nehir kenarında döve döve yıkamışlar gibi mat ve bulanık bir kahverengine bürünmüştü.
Motorlar tüm kış şartlarına rağmen çalışıyordu, içlerinde bir avuç insan sayılıyordu. Sevgilim olacak kadını düşlüyordum etrafımda martılar. Denizin üzerinden ağaçların tepesine üşüşmüşlerdi.Gözlerinde göreceğim şeyin ne olduğunu hayal ediyordum, şehvet mi, umut mu yoksa gökkuşağı mı?
Peki ya sözlerinde sadakat mı, aşk mı yoksa söylemiş olmak için söylenmiş klişeler mi?
Saçları nasıl olacaktı peki? Dalgalı mı ya da kahkülü olacak mıydı?
Ben koruda bir masaya ayaklarımı oturma yerine koymuş masada oturmuş bir şekilde dururken şu ucundan denizin göründüğü taraftan gelecek gibi hissettim.
Ayaklarını sürüye sürüye bana doğru yürüyecekti, eli yüzü kan içinde, yanakları pislikten kararmış, saçları is kokuyor
Onu öyle görünce canım yanacak, öyle yanacak ki içim gerisingeri çekilecek.
Eve götüreceğim onu, yıkayıp paklayacağım. Bende unuttuğu kırmızı kazağını giydireceğim. Öyle üşümüş ki içinin titremesini ellerini tuttuğumda hissedeceğim. Zigonun üzerinde duran yarılanmış viski şişesine gözünü dikecek. Şişeyi alıp ona vereceğim.
Koltuğa oturacak, Haneke'nin Amour'unu koyacağım. Gözleri izledikçe ışıltısına geri kavuşacak, ellerinin sıcaklığı damarlarında dolaşan viski tarafından geri verilecek. Dudaklarının kırmızılığı cezbedicek, ellerim saçlarından boynuna inerken boynunu omzuma yaslayacak.
Sokak hayvanlarının şehrin namusu olduğu İstanbul sokakları o gülmeye başladıkça güzü bahar sandıran mevsim geçişlerinden kurtulacak Nazım'ın hürriyet vurgusunu üzerine giyecek, şehrin çatısında, Kortel korusunda gene uçurtmalar uçuşacak biz gene tam bu koruda seninle sevişeceğiz.
Comments
Post a Comment