The Empty Flow

 Belgrad'ta henüz sertleşmemiş tarla yolunda yer yer çiğnenip ezilmiş ekin sapları üzerinde yürüyor,yalnız ayaklarımızın çıkardığı ses ile konuşmalarımızı dinliyorduk. Sağ yanımızda tuna nehri yaprakları dökülmüş korunun ufuk çizgisiyle buluştuğu yere değin uzanmış akıyordu.

Hava biraz soğuk otele dönelim mi diye soruyor, birazdan hava kararmaya da başlayacak zaten.

Dönüyoruz.

Alacakaranlıkta yüzünü seçebiliyorum odada.
başını ellerine dayamış
parlak gözleri bana çevriliydi
bakışlarımız karşılaşınca ikimizde gülümsüyorduk
kitap okumayı bıraktım o an ama o devam etmem için azarlarcasına başıyla kitabı gösterdi.

Kitap bittiğinde ay çıkmış,epey yükselmişti.Şimdi odaya mumların solgun ışığından başka gümüş rengi yeni bir ışık daha giriyor,her yeri ışıl ışıl aydınlatıyordu. Akşam serinliği aralık camdan odanın içine doluyordu.
Saçının her teli çiyin nemlendirdiği çiçekler gibi aydınlıkta tek tek parlıyordu.Salkım salkım leylakların dallarına beyaz-mor yıldızlar serpilmiş gibi karşımdaydı.

Sıradan bir an halbuki ama benim kafamda öylesine destansı ki her ufak ayrıntıyı bir başka hikayenin konusu yapabilir,sonsuza dek seni yazabilirim.

Senin yokluğunu ölümüne yaşamakta olduğum,şuursuzca, bir kör gibi her an senin varlığını havada,suda,yerde,gökte koklamakta olduğumu,sensiz yaşayamayacağımı biliyorum ben.
Ben ruhumun her sızısını bir bir yaşayıp gözlerimden sızarken acım sen nasıl sakin kalabiliyorsun.
Bombalar yağarken o küçücük odama sen nasıl geceleri rahat uyuyorsun?


Arnavutköy'den denize bakıyorum su ayaklarıma yürüyor, akıyor akıyor sana doğru, yaşadığın şehrin kıyısına.
yazık gölgen hiç bir zaman bu suya değmeyecek artık.
Suyun üzeri gene binlerce martıyla dolacak,her yanım martı kesilecek,saçım,başım,omzum,üzerinde oturduğum kıyıya demirlemiş sandal.
Hep birlikte oturup sana ağlayacağız,çünkü göz yaşımda riya yok sevgilim. Gözyaşım senin bendeki varlığının en net ispatı.

Comments

Popular Posts