Still Can't Sleep

 Yatak odamızın panjurları kapalıydı. Karanlıkta uyanık yatıyor,yanıbaşımda aldığın derinden ve düzenli soluğunu dinliyordum. Sanki bana Chopin 13.nocturnü, Rachmaninovun prelüdü,Scarlattinin sonatı gibiydi.

Gözlerim yumuluyken siyah bir karanlık değilde boyuna değişen renkler görmem beni şaşırtıyordu. Gözlerimin önünde beliren mor çemberler ve koyu kırmızı bulanık halkalar giderek genişliyor,büyüyor sonunda silinip gidiyordu.
Kapkaranlık odada kuzey ışıklarını izliyor gibiydim göz kapaklarımın içinde.

Can sıkıntısı ruhumda boy vermişti,kalktım panjuru kaldırdım pencereyi açtım, rüzgarın uğultusu ve geniş dağlık arazinin görünümü karşısında sıkıntı uzaklaştı ruhumdan.

Sen hala uyuyordun, öyle güzel uyuyordun ki kıyamadım klişesiyle başbaşa kaldım.
Dışarı çıktım, tuna nehrine koştum, olabildiğince kalın tahtalardan yapılmış köprünün başında bir papatya kümesi buldum. Gökyüzünde düşlere dalmış yumuşak başlı nisan bulutları rüzgarla savruluyolardı.
Tanrının soluğu derdin rüzgara, birde bakır çalığı diye bi rengin varlığının adını senden öğrenmiştim. Yeşile çalan mavi demekti.

Dünyayı tanrı elinden çıktığı gibi en bakir haliyle yaşamak tadına doyulamayan bir şeydi.

Eve döndüm taze reçine kokularına bulanmış üstüm başımla.
Uyanmıştın, suskun bakışlarında bir yücelik,teslimiyet ve hüzün okunuyordu.

Yeni yıkanmış sarı saçlarına sıcacık güneş ışığı ışıl ışıl dökülüyor,kulaklarının içini pembe pembe aydınlatıyordu
Sana baktıkça dünyayı sanki bir kez daha çocuk gözleriyle görür gibiydim.
Yaklaştın
Beni öperken sanki bir düş görüyormuş gibi hafifçe gülümsemiş,kirpiklerinde biraz öncesinden kalan yaşlar bir süre ışıldayıp durmuştu.

Ceketinin astarında bulutlar,gülüşlerinde limon rengi kelebekler vardı.

Comments

Popular Posts