02.11.2016
Sonra kalkıp nehrin kıyısına gittin, ayakların sudaydı. Nilüfer yaprakları kıyı boyunca nehir yüzeyini kaplamıştı. Kurbağalara kuşlarda katılmış,tabiattan prelüd ortaya çıkarıyorlardı. Sen ise kulaklıkla müzik dinlerken ufak taşlar atıyordun suya, Pürüzsüz suda halkalar yaratıyordun. Mutsuz bulmuştum seni,yanı başına koyduğun kadehin yarımdı ve eğreti duruyordu.
Hayatta en tahammül edemediğim şeydi senin mutsuzluğun.
insanoğlu kendi rahatı için teknolojiyi akıl sır ermez yerlere ulaştırmayı başarırken canavar tarafını hep korudu bense tüm zamanlarda seni aradım.
Şimdi mutsuzluğuna tahammül edemezdim.
Sana ihtiyacım vardı.Seni ilk gördüğüm yerde kıpkırmızı dudaklarının yayılışına,bütün dişleriyle gülen yüzündeki bomboş bakan gözlerinin derinliğine bıraktım kendimi.
Bir Tarantino filmi gibiydi aslında karşılaşmamız, kan gövdeyi götürecekti.
Kanın yerde yayılışı gibi ağır bir gülüşün dudaklarına yayılışını görecektim.Ve ruhum sonsuzlukla müjdelenecekti.
Ensenden tutup,kendime çektim seni bukle bukle saçların yüzüme doldu.Sanki nil nehrini yüzüme sürüyordum, mercanlar,renk renk balıklar yüzümde geziniyorlardı.
Kahve yapacağım dedi,saçlarını şımarıklıkla savurup mutfağa gitti, üzerinde benim kazağım var kalçalarını ancak örtüyor,abartılı bir biçimde kıvırtarak yürüyor,öyle masum,öyle davetkar
yüzündeki o afacan gülüşü denizlerin hiç bitmeyeceğinin kanıtı.. çocuk gibi elini tutma isteği uyandıran güçsüzlüğü benim en büyük zaafım.
Şimdi Aşiyanda surdibinde uyuyor sevdiceğim.
Tam karşısında Kandilli tüm güzelliğiyle
Ne demiş Yahya Kemal;
kandilli yüzerken uykularda
mehtâbı sürükledik sularda
Denizlerin bol olsun sevgilim.Mehtabın toprağına yorgan,yakamoz düşlerin olsun.
Hayatta en tahammül edemediğim şeydi senin mutsuzluğun.
insanoğlu kendi rahatı için teknolojiyi akıl sır ermez yerlere ulaştırmayı başarırken canavar tarafını hep korudu bense tüm zamanlarda seni aradım.
Şimdi mutsuzluğuna tahammül edemezdim.
Sana ihtiyacım vardı.Seni ilk gördüğüm yerde kıpkırmızı dudaklarının yayılışına,bütün dişleriyle gülen yüzündeki bomboş bakan gözlerinin derinliğine bıraktım kendimi.
Bir Tarantino filmi gibiydi aslında karşılaşmamız, kan gövdeyi götürecekti.
Kanın yerde yayılışı gibi ağır bir gülüşün dudaklarına yayılışını görecektim.Ve ruhum sonsuzlukla müjdelenecekti.
Ensenden tutup,kendime çektim seni bukle bukle saçların yüzüme doldu.Sanki nil nehrini yüzüme sürüyordum, mercanlar,renk renk balıklar yüzümde geziniyorlardı.
Kahve yapacağım dedi,saçlarını şımarıklıkla savurup mutfağa gitti, üzerinde benim kazağım var kalçalarını ancak örtüyor,abartılı bir biçimde kıvırtarak yürüyor,öyle masum,öyle davetkar
yüzündeki o afacan gülüşü denizlerin hiç bitmeyeceğinin kanıtı.. çocuk gibi elini tutma isteği uyandıran güçsüzlüğü benim en büyük zaafım.
Şimdi Aşiyanda surdibinde uyuyor sevdiceğim.
Tam karşısında Kandilli tüm güzelliğiyle
Ne demiş Yahya Kemal;
kandilli yüzerken uykularda
mehtâbı sürükledik sularda
Denizlerin bol olsun sevgilim.Mehtabın toprağına yorgan,yakamoz düşlerin olsun.
Comments
Post a Comment